
Melekler
Melek;
erkeklik ve dişilik özelliği olmayan, yemeyen, içmeyen, evlenmeyen, doğmayan,
doğurmayan, normal gözle görülmeyen, Allah'ın emirlerine itaat eden
yaratıklardır.
Arap
dili uzmanlarına ve bazı İslâm âlimlerine göre "Melek", Arapça bir
kelime olup, "Elûk" veya "Elûke" kökünden gelir. Elûk,
"götüren", elûke ise "haber götüren" manâsınadır. Çoğulu
"melâike" gelir. Ancak "melek" kelimesinin, Arapça'da
bazen, hem tekil, hem çoğul manasında cins ismi olarak kullanıldığı da görülür.
Bu kelimenin kökü sayılan "elk", aslında, "risalet" yani
"elçilik"; melekde, "elçi" demektir. Kelime önce, mef'al
vezninde "melek" idi. Sonra hemze "lâm" harfinden sonraya
alınarak "melek" olmuş; daha sonra hemze de kaldırılarak
"melek" haline getirilmiştir. Bu gibi değişikliklere Arapçada çokça
rastlanır.
Müfessir
İbn Hayyâm ve dilcilerden Rağib el-İsfahânî, melek kelimesinin, "kuvvet ve
iktidar sahibi" anlamına gelen "melk" veya "mülk"
kökünden türetildiği görüşündedirler. Dolayısıyla melek kelimesi lügat
bakımından; haberci, elçi, kuvvet ve iktidar sahibi, tedbir ve tasarruf
manalarına gelmektedir. İslam dininde ise; melek denince, akla önce,
peygamberlere gönderilen ilâhî elçiler; sonra, insanlar ve kâinat üzerinde
Allah (c.c.) namına tasarrufta bulunan ve O'nun emirlerini ve verdiği
vazifeleri aynen yerine getiren kudret sahibi manevî varlıklar gelmektedir.
İngiliz
müsteşriklerinden D.B.Macdonald, melek kelimesinin İbranîceden Arapçaya
geçmiş olabileceği düşüncesine kapılmış ise de, daha sonraki araştırmalarında
İbranicenin çok eski kitabelerinde böyle "bir fiilin hiç bir izine
rastlanmadığını itiraf etmiştir. (Macdo-nald Melek mad. İA., Fazla bilgi için bk.
"İbni-Manzur Lisânül-Arap, XII, 386-387; Râğib el-Müfredât s. 49; Hak Dini Kur'an Dili, I, 301-303).
Meleklerin hakikati, cinsleri, sıfat ve özellikleri hakkında bazı farklı görüşler varsa
da; Ehl-i Sünnet alimlerinin Kitap ve Sünnete dayanan ortak görüşleri icmalî
olarak şöyledir: Melekler; Allah Teâlâ'ya ibadet ve taatle meşgul olan ruhanî,
nuranî, lâtif varlıklardır. Allah'ın kendilerine verdiği her emri derhal ve
aynen yerine getirirler ve asla itaatsizlik etmezler.
يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا قُوا اَنْفُسَكُمْ وَاَهْلٖيكُمْ نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ عَلَيْهَا مَلٰئِكَةٌ غِلَاظٌ شِدَادٌ لَا يَعْصُونَ اللّٰهَ مَا اَمَرَهُمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ
“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında gayet katı, çetin, Allah'ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır.” (et-Tahrîm, 66/6)
Melekler,
"emanet" sıfatıyla muttasıfdırlar. Kur'ân-ı Kerim'in birçok
ayetlerinde meleklerin, kâinattaki bütün varlıklar gibi bağımsız olarak
yaratılan, fakat insanlara ve diğer canlı ve maddî yaratıklara mahsus olan
yeme, içme, uyuma ve evlenme gibi sıfatlardan; erkeklik ve dişilik gibi
cinsiyetten ve her çeşit günah işlemekten uzak, daima Allah'ı tenzih ve tesbih
eden nuranî lâtif varlıklar olduğu bildirilmiştir. Bu özellikleri sebebiyle,
Cenab-ı Hak tarafından kendilerine verilen her türlü işleri yapmaya, en kısa
zamanda en uzak yerlere süratle gitmeye, diledikleri şekil ve surette
görülmeye muktedir olan, Hak Teâlâ’nın mükerrem kulları, şerefli ve kutsal
yaratıklarıdır. Nitekim Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyrulur:
وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمٰنُ وَلَدًا سُبْحَانَهُ بَلْ عِبَادٌ مُكْرَمُونَ * لَا يَسْبِقُونَهُ بِالْقَوْلِ وَهُمْ بِاَمْرِهٖ يَعْمَلُونَ
"Belki
onlar, Allah'ın şerefli kullarıdır. Onlar Allah'ın sözünden önce söz
söylemezler ve O'nun emrettiklerini (hemen) yaparlar" (el-Enbiya,
21/26-27);
وَلَهُ مَنْ فِى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَنْ عِنْدَهُ لَا يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِهٖ وَلَا يَسْتَحْسِرُونَ * يُسَبِّحُونَ الَّيْلَ وَالنَّهَارَ لَا يَفْتُرُونَ
"Göklerde ve yerde ne varsa hepsi
O'nundur. O'nun katındakiler O'na ibadet etmekte (asla) kibir göstermezler ve
(asla) yorulmazlar. Gece ve gündüz durmadan (yorulmadan) O'nu tesbih (ve
takdis) ederler" (el-Enbiyâ, 21/19-20).
Şu
ayet-i kerîmelerde ise Allah (c.c.);
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ فَاطِرِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ جَاعِلِ الْمَلٰئِكَةِ رُسُلًا اُولٖى اَجْنِحَةٍ مَثْنٰى وَثُلٰثَ وَرُبَاعَ يَزٖيدُ فِى الْخَلْقِ مَا يَشَاءُ اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَیْءٍ قَدٖيرٌ
"Gökleri
ve yeri yoktan var eden, melekleri ikişer, üçer ve dörder kanatlı elçiler yapan
Allah'a hamdolsun. O, yaratmada dilediğine (dilediğini) artırır. Muhakkak ki
Allah her şeye kadirdir." (el-Fâtır 35/1)
فَاتَّخَذَتْ مِنْ دُونِهِمْ حِجَابًا فَاَرْسَلْنَا اِلَيْهَا رُوحَنَا فَتَمَثَّلَ لَهَا بَشَرًا سَوِيًّا
"Onlarla kendi arasına bir perde
çekmişti. Biz de Ruhumuzu (Cebrail a.s) ona gönderdik. (O) ona düzgün bir insan
şeklinde göründü " (Meryem, 19/17) buyurmaktadır.
Ayrıca
Peygamber (s.a.s), Cibril (a.s)'i insanlardan biri (Ashab'dan Dihyetü'l-Kelbî)
suretinde gördüğünü meşhur Cibril hadisinde beyan etmiştir (Buhârî, İman, 1;
Müslim, İman, 1).
Bu
ayetlerden ve onları açıklayıp manaca destekleyen pek çok sahih hadislerden,
her müslümanın melekler hakkında, aşağıda sıralanan özelliklerine inanması
gerekmektedir:
1.
Melekler, Allahu Teâlâ'nın yarattığı kullarıdır. Öyle ise onlar, Hak Teâlâ'nın hâşâ
kızları, çocukları olmadıkları gibi, asla düşmanları da değildir (Putperest
Arap müşriklerin ve eski din mensuplarının melekler hakkındaki sapık inançları
hayalî olup batıldır).
2.
Melekler, Allah'ın emirlerine harfiyen bağlıdırlar. O'na asla karşı gelmez ve
isyan etmezler, herhangi bir yasağını çiğnemezler, günah işlemezler. Çünkü
"İsmet" ve "Emanet" sıfatlarıyla muttasıfdırlar. Bütün
meleklerin ortak özelliği; daima Allah'a hamd ve senada bulunmak, O'nu itaat
ve ibadetle, tesbih etmektir (el-Enbiyâ, 21/26-27; el-Mümin, 40/7).
3.
Meleklerin, nuranî mahiyetlerine uygun (yaptıkları iş ve vazifelerine göre)
ikişer, üçer, dörder kanatları vardır. Bu husus, Allah kelâmı Kur'an
ayetleriyle sabittir. Ancak; gâib (görülmeyen) âlemden olan, maddî kesafetten
soyutlanmış, mahiyeti bilinmeyen melekleri kuşlar gibi kanatlı, maddî varlılar
olarak tasavvur etmek, yanlış bir anlayıştır. Çünkü onlar Allahu Teâlâ'nın
irade ve takdiri ile bizim gözlerimizle görülecek şekilde yaratılmamış, Kuran'ı
Kerimde bir konuda açık bilgi verilmemiştir.
Sözü edilen kanat, meleğin
yaratılış gayesi ve nuranî mahiyeti ile bağdaşan, vazifelerini en süratli bir
şekilde yerine getirmelerine delâlet eden manevî bir kanat, bir kuvvet ve
iktidar sembolüdür. Bu söz, temsilî ve mecazî bir ifade tarzıdır. Nitekim din
ve dünya ilimlerine sahip olan bir kimseye, mecazen "zülcenaheyn"
iki kanat sahibi dendiği gibi; anaların çocukları için şefkat ve merhamet
kanatlarından bahsedilir. Hristiyanlar ise melekleri, bir kuş gibi
kanatlı olarak düşünür ve tasvir ederler. Onların İslâm itikadından
ayrıldıkları bir husus da budur.
4. Kur'an'a ve Sünnete göre melekler, gözle görülmeyen, nurdan (ışıktan)
yaratılmış olmalarına rağmen, Cenab-ı Hak onlara, gerektiğinde diledikleri
kesif cisimler ve insan şekline girerek görünme gücünü bağışlamıştır.
(M. Said
Ramazan el-Butî, Kübrâl-Yakîniyyât el-Kevniyye, s. 271-278; A. A. Aydın İslâm
İnançları, I, 402-403).
إرسال تعليق