Şeytanın Hz. Peygamber’in Şekline Girmesi
Sahihayn’da Ebu Seleme b. Abdurrahman b. Avf’dan nakledilmiştir. Ebu Hureyre dedi ki: Allah’ın Resulü (S.A.V.)’nin şöyle buyurduğunu duydum: “Her kim beni rüyada görürse, uyanık halinde de görecektir. Yahut uyanık halinde gördüğü gibidir. Şeytan benim kılığıma giremez.”
Ebu Seleme dedi ki: Ebu Katade, Resûlullah’ın (S.A.V.) şöyle buyurduğunu anlattı: «Her kim beni (rüyada) görürse gerçeği görmüş demektir.» Diğer bir rivayette kaydı şöyledir: “Uykuda beni gören, gerçekten beni görmüştür. Çünkü şeytan benim şeklime giremez.”
Kadı Ebû Bekr b. Ettayyıb der ki: Hz. Peygamber (S.A.V.)’in «Her kim beni rüyada görürse, beni görmüştür hadisinden murat şudur: Yani o gerçeği görmüştür.
Onun rüyası edğas-ü ahkam olmaz. Yahut şeytan benzetişlerinden değildir. Bu yorumunu, Peygamberimizin, «Beni gören gerçeği görmüştür» sözü ile teyid etmiştir. Çünkü bunlarla murat, birincisi hadisde anlatılan ise, Peygamber’in (S.A.V.) «Şeytan benim şeklime giremez.» onun rüyasının edğàs-ü ahkam olmadığına, gerçek olduğuna bir işarettir: Çünkü rüyada gören kimse bize tevatüren nakledilen şeklinden başka bir şekilde görmüş olabilir. Meselâ rüyada sakalı beyaz bir ihtiyar şeklinde görmesi veyahut biri meşrik diğeri mağrip de iki kişinin aynı anda görmeleri gibi. Onlar aynı anda peygamberle aynı yerde olduklarını görebilirler.
Es-Suheyli der ki: Hz. Peygamberi (S.A.V.) rüyada görmek, gerçek görmektir. Çünkü Hz. Peygamber (S.A.V.) şöyle buyurmuştur: «Her kim beni görürse gerçeği görmüştür. Bu (görürse) kelimesi hakikaten görmekle rüyada görmek arasında müşterektir.
Hz. Peygamber (S.A.V.)’in «Beni uykuda gören mutlaka beni uyanık halinde de görecektir.» Kavline gelince; bu kavildeki ilk görmek, rüyada görmektir, ikincisi ise gözle görmek anlamındadır. Diğer alimler dediler ki, hadis zahirine mahmuldür. Bundan murad, şudur: Her kim onu görürse onu idrat etmiştir. Bu manaya mani olacak bir sebep yoktur, ortada. Akil da bunu muhal görmez ki, sözü zahiri anlamının dışına çıkarmak zorunda kalalım.
«O, kendi vasfı ve sıfatının hilafına görülebilir veyahut iki kişi onu aynı anda, her biri bir tarafta olarak görebilir» sözüne gelince bu da doğru bir delil değildir. Zira onun sıfatı hakkında, olduğundan başka tahayyül ettiği sabit olmuştur. Bazı hayaller görünen şeyin hakiki olduğunu zan ettirir. Oysa sifat-ı mutehayyeldir, görülmemiştir. Böylece Hz. Peygamber (S.A.V.)’in zatı meri olur, sifat-i mutahayyel olur. İdrake gelince, mutlaka gözle görmek onun şartından değildir. Mesafenin yakınlığını da gerektirmez. Görünen kimsenin mutlaka belirli bir yerde medfun olmasıdır. Peygamber (S.A.V.)’in varlığı sabit olmuştur. Hayal gücü ile elde edilecek sıfat mutehayyel olabilir.
Bu babtaki deliller çeşitlidir. El-Kermani der ki: Hadiste şöyle varit olmuştur: «Hz. Peygamber (S.A.V.) rüyada yaşlı ihtiyar görünürse bil ki o yıl, barış yılıdır. Eğer genç görünürse bil ki o yıl, harp yılıdır. Bu hususta onun hakkındaki cevaplardan biri de şu olmuştur: Biri onu rüyada görse de o, katli helal olmayan birinin öldürülmesini emr ederse, bu, hayal gücüyle elde edilen sıfatlardır, bizzat görünen değil..
İkinci cevapları: Böyle bir şeyin vukuunu men etmektir.
El-Mazeri der ki: Sıfatın tahayyülüne imkan verdikten sonra bence bunun men’ine kail olmak doğru bir şey değildir. Sonra bu aynı zamanda onların Kadının serdettiği delillerden ayrılmasını gerektirir.
Hz. Peygamber (S.A.V.)’in «Beni rüyada gören kimse, uyanık halinde de görecektir.) veyahut «Sanki beni uyanık halinde görmüş gibidir!» sözüne gelince: Bunun yorumu yukarıda geçenlerden alınmıştır.
El-Mazeri der ki:
Bundan murat, kendi asrında yaşayıp da henüz hicret etmeyenlerdir. Onlar Peygamber’i rüyalarında görürlerse hicret edip uyanıklık halinde de onu göreceklerdir, demektir. Cenab-ı Hak böylece gördükleri rüyayı, gerçekten göreceklerine dair bir alamet kılmış olur. Ve bunu da vahy tarıkı ile habibine bildirmiş olur.
Es-Suheyli kendisine bu hususta sorulan sualler Zımnında buna şu cevabı vermiştir: Bir kimse, Muhammed (S.A.V.)’ı rüyasında, olduğu suretinin dışında görürse gerçekten onu görmüş olur. Lakin bu, rüya kabilinden olur, bildiğimiz gözle görmek manasında olan (rüyet) kabilinden olmaz.
Gördüğü sureti onun suretiymiş gibi zan etmiştir. Ve buna böyle itikat etmiştir. Çünkü o anda aklı çalışmamaktadır. Bunun için de o, ayıplanmaz.
Tıpkı gemi ile birlikte denizin de yürüdüğünü gören veya hayal eden kimsenin hali gibi. Bir an için o, öyle zan etmiştir. Sonra aklını başına toplayınca gerçekten yürüyen, gemi olduğunu, deniz olmadığını hemen idrak eder.
Uzaktan gelen bir adamı gören kimse de onu çocuk veya kuş zan eder, sonra yaklaşınca adam olduğu meydana çıkar. Demek ki onun gördüğü doğruymuş o gerekmez ya. O şekilde zan etmesi, onun gerçekten görmesine mani değildir.
Uyku hali de böyledir. Lakin uyanıklık hali böyle değildir. Uyanıklık halinde akil bulunduğu için vehm yalandır. Uyku halinde yalanlanmaz. Çünkü akıl bulunmamaktadır. Hariçte vücudu olmayan bir şey hayaline girdiği zaman onun öyle olduğuna itikad eder. Sonra uyanınca, akıl o gece gördüğü şeye takılı kalır. Çünkü Cenab-ı Hak onu hayal içinde ancak rüyanın tabiri ona taalluk etsin diye yaratmıştır. Tabir, hariçte vücudu olmayan, vehm edilen şekle göre değişik olur tabii.
Şurası bir gerçektir ki, şeytan Hz. Peygamber (S.A.V.)’in kılığına giremez. Onun kılığına giremezse, Allah’ın sekline hiç giremez. Şu halde Rüyada Allah’ı gören doğru görmüş olur. Şeytan bu hususta hiç kimseyi yanıltma Bu ulemadan bir kısım alimlerin görüşüdür.
Diğer bir kısım alimler ise şöyle demektedirler: Bu ancak Peygamber (SAV.) hakkında varittir. Şeytan onun kılığına giremez. Çünkü Peygamber (SAV) bir beşerdir, şekl-i muayyeni vardır. Allah şeytanı onun kılığına girmesinden men’etmiştir ki, onu rüyada gören, gerçekten görmüş olsun ve şeytan da onu aldatmamış olsun.
Bu konunun tetimmesi vardır, İbn-i Battal Buhari’nin şerhinde zikredilmiştir. Ben kısa olarak anlattım. Bu bölümü evvelinden okuyan, bıraktıklarımın neler olduğunu anlamakta güçlük çekmez. Tevfik Allah’tan. Onun gibi hiç kimse, hiç bir şey olmaz. Hakkıyla duyanda 0. gören de O.
Arefe günü şeytanın küçülmesi, kızıp alçalması İmam Malik Muvatta’da Talha b. Abdullah b. keriz’den (R.A.) rivayet ettiğine göre Resûlullah (S.A.V.) şöyle buyurmuşlardır: “ Şeytan arefe günündeki kadar küçük, hakir, kızgın, perişan hiç bir gün görülmemiştir. Buna sebep gökten rahmetin inmesi, Cenab-ı Hakkın büyük günahları bağışlamasıdır.
Bedir gününde de cibrili, melekleri tevzi (yönlendirip görevlendirirken) ederken görünce öyle küçülmüştü o melun.
Kaynak: Ahkamul-Mercan fi ahkamil can
إرسال تعليق