Abdülkadir Geylani ve Cinler
Bağdatlı bir
adam bir gün Abdülkadir Geylanînin huzuruna çıkıp şöyle dedi:
– Ya üstad!
Benim bakire bir kızım vardı. Bir gün evin damına çıktı, oradan aşağıya ne kadar
ısrar ettikse indiremedik. Hatta biraz sonra da gözden kaybolup gitti. Bunun
çaresi nedir ve bu ne haldir, derdimize bir çare, diye niyazda bulundu.
Abdülkadir Geylanî Hazretleri bir müddet
murakabe yaptıktan sonra adama şöyle söyledi:
– Bu gece yatsı
namazını kıldıktan sonra, şehrin dışındaki Kerh harabelerine git, beşinci
tepede otur. ”Bismillahi ABDÜLKADİR’İN NİYETİ ÜZERİNE” de ve etrafına bir daire
çiz. Biraz sonra Cinler geçmeye başlar. Gözlerinle onların hallerini seyretmen
seni korkutmasın. Geçerler, geçerler… En sonunda sabaha karşı onların melikleri
gelir. Senin orada beklediğini görünce yanına yaklaşarak hacetini sorar. Sen
ona ABDÜLKADİR’İN SELÂMI VAR de meseleyi anlat.
Adam aynı
Abdülkadir Geylanî Hazretlerinin emir buyurduğu gibi yaptı. Hakikaten biraz
sonra taife-i Cin gelmeye başladı. Adam sonuna kadar seyretti ve sabaha karşı
da etrafında muhafızları ve hizmetçileri olan ve her halinden onların en
büyükleri olduğu anlaşılan melikleri geldi. Aynı Abdülkadir Geylanî
Hazretlerinin tarif ettiği gibi adama yaklaşarak:
– Burada ne
bekliyorsun, diye sordu. Adam kızının başından geçenleri anlattı ve kızının akıbetini sordu.
Buradan
ilerisini kızı kaybolan adam şöyle anlatmaktadır:
– Ben
cinnilerin melikine Abdülkadir’in gönderdiğini söyleyip de derdimi anlatır
anlatmaz, melik hemen atından indi, yeri öptü daha sonra da:
– Emir
başımızın üstünedir dedi, etrafındaki cinnilere dönerek:
– Bu işi yapan
cinniyi hemen bulup bana getirin, diye emir verdi. Etrafında hazır bekleyen
cinniler aniden kayboldular. Çok az bir zaman geçmişti. Bir de baktım ki,
kızımı ve onu alıp götüren cinnileri melikin huzuruna getirdiler. Kızımı
götüren cinni Çin ülkesinden imiş… Melik bir müddet hiddetle kızı kaçıran
cinninin yüzüne baktıktan sonra:
– Ey mel’un,
kutbun yanı başından bir kızı alıp kaçırmaya nasıl cüret ettin, diye gürledi
ve:
– Bu mel’unun
cezası idamdır. Kesin bunun başını, diye emir verdi, Cinniler hemen seğirtip
onun kafasını kestiler ve hazır vaziyette beklemeye başladılar. Daha sonra
melik kızımı bana teslim edip, başka emriniz var mı? Diye sordu.
Ben: Abdülkadir Geylanî Hazretlerine bu kadar
itaatiniz nedendir? Diye sordum.
Şu cevabı verdi:
– Evet! Sonsuz
itaatimiz vardır. Biz her zaman görürüz ki, Şeyh Abdülkadir evinin
penceresinden her zaman bizleri seyretmektedir. Kovulan ve tardolunan cinniler
onun bakışından kaçacak delik ararlar. Bir insana Allah o imkânı lütfettikten
sonra onun yapamayacağı bir şey yoktur. Dedi.
Ben cinnilerin
melikine başka bir hacetimin olmadığını söyledim. Onlar da oradan ayrıldılar.
Doğru Abdülkadir Geylanî nin huzuruna gelerek arzışükran ettim.
Yorum Gönder