Manevi Destek Dayanışma
Hûd Suresi 6. Ayet Tefsiri Ve Sırları



وَمَا مِن دَآبَّةٍ فِي الأَرْضِ إِلاَّ عَلَى اللّهِ رِزْقُهَا وَيَعْلَمُ مُسْتَقَرَّهَا وَمُسْتَوْدَعَهَا كُلٌّ فِي كِتَابٍ مُّبِينٍ


Ve mâ min dâbbetin fîl ardı illâ alâllâhi rızkuhâ ve ya’lemu mustekarrahâ ve ustevdeahâ, kullun fî kitâbin mubîn(mubînin).


“Yeryüzünde yaşayan bütün canlıların rızkı ancak Allah’a aittir. O, canlıları babaların sulbünde kararlaşmış ve anaların rahminde kararlaşmakta iken de bilir. Her şey apaçık bir Kitaptadır.”


Hûd Suresi 6. Ayet Tefsiri


İbn Kesir Tefsiri 

Allah Teâlâ, yaratıkların büyüğü ve küçüğü ile, yeryüzündeki, denizdeki ve karadaki diğer hayvanların rızıklarına kefîl olduğunu haber veriyor. O, onların durup dinlenecek ve saklanacak yerlerini de bilir. Onların yeryüzünde yürümeleri ile varacakları, sığınacakları yuvalarını da en iyi bilir. 

Ali İbn Ebu Talha ve başkalarının İbn Abbâs’tan rivayetlerine göre âyetteki «Durup dinlenecek yerleri»; sığınacakları yer, «Saklanacak yerleri» ise; ölecekleri yerdir. Mücâhid’den rivayete göre; «Durup dinlenecekleri» yer, rahimde; «Saklanacak yerleri» ise sulblerdedir. Nitekim bu husus hayvanlarda da böyledir. Bu açıklama İbn Abbâs, Dahhâk ve bir cemaattan da rivayet edilmiştir. İbn Ebu Hatim burada müfessirlerin sözlerini zikretmiştir. 

Ayrıca En’âm sûresinin doksan sekizinci âyetinde de bunları zikreder ki, en doğrusunu Allah bilir. Bütün bunlar, Allah Teâlâ’nın katında bir kitapta, bunların tamamını açıklar mahiyette yazılıdır. Nitekim Allah Teâlâ, başka âyetlerde şöyle buyurur: «Yerde yürüyen hiçbir hayvan ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki; onlar da sizin gibi birer ümmet olmasınlar. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonra onlar Rablerine toplanırlar.» (En’âm, 38}, «Gaybın anahtarları O’nun katındadır. O’ndan başka kimse bilmez. Karada ve denizde olanı da O bilir. Bir yaprak düşmez ki, onu bilmesin. Yerin karanlıkları içindeki tek bir tane, yaş ve kuru müstesna olmamak üzere her şey apaçık bir kitaptadır.» (En’am/59)


Taberi Tefsiri

“Yeryüzünde hiçbir canlı varlık yoktur ki rızkı Allah’a ait olmasın. Allah, her canlının, hayattayken yerleştiği, ölümünden sonra da konulduğu yeri bilir. Her şey apaçık bir kitapta kayıtlıdır.”

Yeryüzünde hareket eden, insan, hayvan ve benzeri hiçbir canlı varlık yoktur ki, Allah onun rızkını üzerine almış olmasın. Allah, yeryüzünde hareket eden her canlının gece ve gündüz karar kıldığı yeri de, öldükten sonra kalacağı yeri de bilir. Bütün bunlar, Allah katında, îevh-i mahfuzda yazılmış ve tespit edilmiştir.


Tefsir (Kur’an Yolu)

Allah Teâlâ burada, insanlar dahil yeryüzündeki bütün canlıların rızıklarını yaratmanın kendine ait bir iş olduğunu vurgulayarak önceki âyetin anlamını pekiştirmektedir. Bir sonraki âyette buyurulduğu üzere gökleri ve yeri yaratan O olduğu gibi, yeryüzünde sürünen, hareket eden, ayaklarıyla yürüyen, sularda yüzen, gökyüzünde uçan veya başka şekillerde hareket eden büyük, küçük, görülebilen ve görülemeyen bütün canlıları yaratan (krş. en-Nûr 24/45) ve rızıklarını iradeleri vasıtasıyla veya kendi iradesiyle ulaştıran yine O’dur. O, yer küresini bu canlıların rızıklarını karşılayacak biçimde yarattığı gibi, her türe münasip rızıkları da yaratmıştır. Canlıların yapılarını, rızıklarını elde edecek şekilde yaratmış, besinleri temin etmeleri için bazılarına akıl ve irade gücü, bir kısmına da yalnızca içgüdü vermiştir.

Allah’ın rızkı tekeffül etmesi “canlıların rızıklarını kazanmak için hiçbir çaba harcamalarına gerek olmayacağı” şeklinde anlaşılmamalıdır. Çünkü Allah insanlara akıl ve irade, hayvanlara da içgüdü vermiştir. Öteki canlılar rızıklarını elde etmek için içgüdülerini kullandıkları gibi insanlar da akıl, irade, ruhsal ve fiziksel yeteneklerini kullanmak durumundadırlar.

Meâlinde “halen bulunduğu yer” diye tercüme ettiğimiz müstekar ve “emanet olarak konulacağı yer” diye tercüme ettiğimiz müstevda‘ kelimelerinden birincisi müfessirler tarafından –insan göz önüne alınarak– “canlının bu dünya üzerinde bulunduğu yer”, ikincisi ise yeryüzündeki istikrarından önce “babanın sulbünde veya ananın rahminde bulunduğu yer” yahut müstekar, “hayatta iken bulunduğu yer” müstevda‘ ise “öldükten sonra konulacağı yer” olarak açıklanmıştır (bk. Râzî, XVII, 186; Ateş, IV, 294; bu kavramlarla ilgili bizim yorumumuz için bk. En‘âm 6/98).“Apaçık kitap”, tefsirlerde Allah’ın ezelî ilmi veya levh-i mahfûz olarak yorumlanmıştır (bk. Râzî, XVII, 186; Elmalılı, IV, 2758).

İnsan hayatı görünürde durgun, gerçekte akan büyük bir nehir gibidir. Bir noktadan aynı su iki kere geçmez; her an yer değiştirir; aynı yer durur gibi gözüktüğü için müstekar (karargâh), terk edildiği ve başkasıyla değiştirildiği için müstevda‘ (konulup göçülen yer) niteliğini taşımaktadır. Buna göre yukarıda anlatılanların tamamı Allah’ın ilminde mevcuttur. Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 148-151


El-Esas Fi’t-Tefsir

Yeryüzündeki Tüm Canlıları Rızıklandıran (ayet 6): “Yeryüzünde yürüyen hiçbir canlı yoktur ki rızkı Allah’a ait olmasın.” Arapçada yer üzerinde debelenip yürüyen her şeyin adı “dabbe”dir. (O bakımdan meâlde “canlı” kelimesi kullanılmıştır.) Her canlının rızkının Allah’a ait olması, yüce Allah üzerinde yerine getirilmesi icab eden bir hak olarak değil, O’nun lütuf ve kereminin bir tecellisidir. O her şeyin mutlak malikidir, ne dilerse onu yapar.

“Onların durduklan yerlerini de yani bu canlının yeryüzünde nereye kadar gittiğini, yeryüzünde nerede durup nereyi mesken tuttuğunu da “emanet bırakıldıkları yerlerini de bilir.” Yani daha önce kimin sulbünde yahut rahminde, yumurtasında olduğunu veya öleceği yerini de bilir demektir.

“Hepsi” yani bütün canlılar, onların rızıkları, durdukları yerler ve emanet bırakıldıkları yerler, “apaçık bir kitaptadır.” Bu da Levh-i Mahfuz’dur. Yani bütün bunlar Allah katında bir kitapta yazılıdır ve apaçık bir şekilde bellidir.


Geylani Tefsiri

Bu ve benzeri şeyler onun ilmi haricinde nasıl görülebilir. Zira bırakılan hiçbir canlı yoktur ki meselâ yeryüzünde kendi mahlukâtının rızkına kefil olan Allah’a ait olmamış olsun onun rızkı yani seni yaşatan ve varlığını sürdürmeni sağlayan şeyi Allah vermemiş olsun. Bu mümkün değildir. Bununla birlikte gayb aleminden çıkışını, aynı zamanda onların karar kıldıkları yerleri, yani şehadet aleminde varacağı mahalli, varlığını, bulunma ölçüsünü ve orada ne kadar duracağını bilir, ve yine bilmektedir geçici süreyle durdukları yerleri, bu âlemde ilk ortaya çıkışının sona ermesinden sonra gayb âleminde döneceği yeri de bilir.

Kısaca hepsi, her türlü hal, durum ve o varlıkta meydana gelecek her bir değişim, apaçık bir kitaptadır. Orada mahfuz ve kayıtlıdır. Kitabı mübin, Allah katında ilim ve hükmün levhi mahfuzudur. O halde ey inkar edenler! Onun ilminin her şeyi ihata etmiş olduğunu nasıl inkar edersiniz ve nasıl olur da bazı düşüncelerinizi ondan gizlemeye çalışırsınız!


Hûd Suresi 6. Ayet Sırları


Yaygın olarak bilinen 7 ayetten biri olarak okunmaya devam edilir.

Hz. Ali (Kerramellâhu Te‘âlâ Vechehû)nun şöyle buyurduğu vârid olmuştur: “Yedi ayet vardır ki, her kim bunları okur veya yanında taşırsa, gök yerin üzerine kapansa elbette Allah o kişiye bir çıkış ve kurtuluş yaratır.” Kaynağını bulamadım lakin Rûhu’l-Furkan Tefsîri:17/325-326 geçmektedir.

1. Tevbe Sûresinin (51.) ayeti,

2. Yûnus Sûresinin (107.) ayeti,

3 . Hûd Sûresinin 6. ayeti,

4 . Hûd Sûresinin 56.âyeti

5 . Ankebût Sûresinin (60.) ayeti,

6 . Fâtır Sûresinin (2.) âyeti ve

7 . Zümer Sûresinin (38.) âyet-i kerîmesidir.”

Post a Comment

Daha yeni Daha eski

Ziyaretçiler

Gayb Alemi